|
|
|
|
|
|
PSİKOLOG VE AİLE DANIŞMANI EMİR EMRE DOĞAN |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU |
|
|
Kişide, psikomotor gerginlik, huzursuzluk, nefes darlığı, terleme, çarpıntı, ağız kuruluğu, baş dönmesi, sersemlik hissi, bulantı, ishal, sık idrara çıkma, boğazda düğümlenme hissi, aşırı tepki verme, çabuk sinirlenme, uyku bozuklukları gibi birçok bulgu ortaya çıkabilir.
|
Yaygın Anksiyete Bozukluğu’nun en temel özelliği, kişinin sürekli olarak kötü bir şey olacakmış gibi bir kaygı içinde olmasıdır. Kişi sanki kötü bir haber alacakmış, kötü bir olay olacakmış gibi nedensiz bir sıkıntı ve endişe duygusu içindedir. Sıkıntısı tek bir dışsal uyaranla sınırlı değildir ve fobilerdeki gibi sürekli ve yaygın kaçınma davranışları ile birlikte görülmez. Hafif bir tedirginlik duygusundan panik derecesine varan yoğunlukta kaygılar yaşar.
Kişide, psikomotor gerginlik, huzursuzluk, nefes darlığı, terleme, çarpıntı, ağız kuruluğu, baş dönmesi, sersemlik hissi, bulantı, ishal, sık idrara çıkma, boğazda düğümlenme hissi, aşırı tepki verme, çabuk sinirlenme, uyku bozuklukları gibi birçok bulgu ortaya çıkabilir.
Genel kaygı, değişik eylem, nesne, olay ve ortamda görülen endişe ve kaygı durumu olup en az altı ay süreyle hemen her gün ortaya çıkar.
Yaygın anksiyete, panik ataktan farklı olarak, panik nöbetlerinin geleceği beklentisi ile ilgili olmayıp, değişik yaşantılara bağlı olarak hissedilen, gerçekçi olmayan, yoğun bunaltı, korku ve endişedir. Kişi bu sırada, baş edemeyeceği, diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirileceği inançlarına sahip olabilir.
Ansiyete bozukluğu olan kişiler bir durumu ya da tehlikeyi olduğundan daha abartılı olarak değerlendirirler. Bu tür abartılı değerlendirmeler sonunda “anksiyete programını” harekete geçirirler. Gerçek bir tehlike olduğunda anksiyete programı kaçmak ya da savaşmak için organizmayı hazırlar ve hayatta kalmayı kolaylaştırır. Ancak anksiyete programı gerçek bir tehlikenin olmadığı durumlarda sadece yanlış yorumdan dolayı harekete geçirildiğinde işlevsel olmaktan çıkar. Bu kez hayat kurtarmaz ,ancak kişinin hayatını kısıtlayıp zorlaştırır. Örneğin kişi, sıkıntısına bağlı olarak eli titrediğinde bunu, kontrolünü kaybedeceğinin işareti olarak yorumlar. Eli daha fazla titremeye başlar.
Anksiyete bozukluğundan yakınan bir kişide genelde iki tip hatalı düşünce biçiminden söz edilir: Olumsuz otomatik düşünceler ve işlevsel olmayan sayıltılar.
Olumsuz otomatik düşüncelere örnek vermek istersek, örneğin başkalarının kendisi ile ilgili değerlendirmelerine aşırı derecede önem veren bir kişi, bir grup dinleyici karşısında konuşma yaparken, “Benim ne kadar sıkıcı olduğumu düşünecekler” şeklinde olumsuz bir otomatik düşünceye sahip olabilir. İşlevsel olmayan sayıltı için, kişilerin kendileri ve yaşamla ilgili sahip oldukları genel inançlar ve kurallar örnek olarak verilebilir. Bu durumda kişiler, belirli durumları olumsuz ve işlevsel olmayan bir biçimde yorumlamaya hazırdırlar. Örneğin, benlik değeri tümüyle başkalarının kendisi ile ilgili değerlendirmelerine dayanan bir insan, “Herkes tarafından sevilmediğim sürece ben bir hiçim,” şeklinde bir sayıltıya sahip olabilir. Bu sayıltı nedeniyle, dinleyici topluluğundan aldığı her türlü geribildirimi olumsuz bir biçimde yorumlayabilir. İşlevsel olmayan bu sayıltılar ve kurallar yaşamın ilk yıllarından itibaren öğrenme ile kazanılır ve bunları uyaran bir durum olmadığı sürece de sessiz kalabilirler. Örneğin bir kişinin, “Yaptığım her işte başarılı olmalıyım, yoksa ben bir hiçim,” şeklindeki sayıltısı, maddi açıdan cazip ancak oldukça sorumluluk gerektiren bir iş teklifi karşısında harekete geçer ve başarısızlık korkusu nedeniyle kişinin o işe geçip geçmemekte kararsız kalmasına yol açabilir.
İnsanlar kendileri ve yaşamla ilgili inançları nedeniyle birçok durumu gereksiz yere tehdit olarak algılayabilirler. Bu durumda yaygın anksiyete yaşamaları kaçınılmaz olacaktır. Yaygın anksiyete ile ilgili olabilecek inanç ve sayıltılar kabul görme, rekabet, sorumluluk, kontrol ve anksiyete belirtilerinin kendileri ile ilgilidir. “Sevilmediğim sürece ben bir hiçim,” ve “Başkalarını her zaman mutlu etmeliyim,” inancı bir kabul görmeme sayıltısıdır. “Hayatta sadece kazananlar ve kaybedenler vardır,” ya da “Eğer bir daha hata yaparsam bu kabul görmeme anlamına gelir,” veya “Her şeyi mükemmel yapmalıyım ve her şeyle baş edebilmeliyim,” gibi düşünceler birer rekabet sayıltısıdır. Kontrolle ilgili sayıltıya da “Sorunlarımı çözebilen tek kişi benim,” ya da “Her zaman kontrollü olmalıyım,” düşünceleri örnek verilebilir.
Yayınlanan her makalesinin mükemmel olmasını isteyen bir akademisyen makale yazmayı bir süreliğine erteleyebilir. Okuduğu bir kitabı eksiksiz ve mükemmel bir şekilde algılamaya şartlanmış bir kişi kitabı okumayı erteler ya da okuma alışkanlığını tamamen kaybedebilir. Bu erteleme süreçleri aslında kendi başına bir sıkıntı kaynağıdır.
Anksiyete bozukluğu olan kişilere, tehlike ilgili olumsuz düşünce ve buna bağlı davranışların nasıl tanınacağını, değerlendirileceğini ve kontrol edileceğini öğretmek terapinin bir parçasıdır. Kişilere kendi olumsuz bakış açılarından farklı olarak alternatif bakış açıları tanıtılır. Bu alternatif bakış açılarını kişi terapisti yardımı ile kendi keşfeder. Kişinin olumsuz otomatik düşüncelerinin farkına varması sağlanır. Kaçınma davranışlarının hastanın olumsuz inançlarının sürmesine neden olduğu gerçeğine dikkat edilerek, hastaların aşamalı olarak korktukları ortamlara girmeleri veya aktivitelerde bulunmaları istenmelidir. Sosyal beceri eğitimi, gevşeme egzersizleri gibi yöntemler de terapi sırasında yararlanılacak unsurlardır. Unutulmamalıdır ki, terapiden en iyi sonucun alınması öncelikle hasta ile iyi bir iş birliğinin sağlanmasına bağlıdır.
KAYNAKLAR
Savaşır, I., Soygüt, G., Kabakçı, E. (2003). Bilişsel Davranışçı Terapiler. Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
|
Psk. Emir Emre Doğan |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
PSİKOLOJİ KONULU MAKALELER |
|
|
|
|