13 Eylül 1848, Rutland & Burlington şirketinin yetenekli ve verimli patlayıcı uzmanı Phineas Gage için sıradan bir gündü. Gage, sabah saatlerinden beri işinin başındaydı. Görevi, yeni tren yolu hattı için kayalık araziyi düzleştirmekti.
Barutla fitili yeni bir çukura yerleştirmiş ve yardımcısından çukuru kumla örtmesini istemişti. Gage'in, patlayıcının üzerindeki kumu bastırarak sıkıştırmak için kullandığı iki metre uzunluğundaki çubuğu kavradığı sırada, arkasından biri ona seslendi. Gage kendi ekseni etrafında dönerek, seslenen kişiye bir şeyler söylemeye başladı. Bir yandan da çukuru demir çubukla dürtüyordu. Görmediği şey, yardımcısının çukura henüz kum doldurmadığıydı! Bir anda kayadan kıvılcımlar çıktı ve patlayıcı havaya uçtu. Demir çubuk, Gage'in sol yanağından girdi ve kafatasını delerek dışarı çıktı. Kana bulanmış çubuk otuz metre daha uçtuktan sonra yere düştü.
Gage kanlar içinde yerde yatıyordu. Dehşetten kaskatı kesilen demiryolu işçilerinden sadece birkaçı ona yaklaşıp akıl almaz olana tanıklık etti: Phineas Gage yaşıyordu!
25 yaşındaki genç patlayıcı uzmanı, kafatasında bir delik olmasına ve açık yarasından durmaksızın kan akmasına rağmen, meslektaşlarına kazayı anlatabilecek durumdaydı. Onu en yakın otele götürmek için bir öküz arabasına koydular. Bir kilometreden fazla yol katettiler. Otele geldiklerinde, Gage arabadan kendi kendine indi ve bir tabureye oturup beklemeye başladı. Doktor John Harlow geldiğinde, Gage ona şöyle dedi: "Burada sizin için epey bir iş var."
Gage'in kafatasındaki hasarın ayrıntıları ortaya çıktı: Çubuk, çene kemiğinin hemen üzerinden yanağına girmiş; sol gözünü parçalamış ve beynin ön kısmından geçerek, başının sağ yanının üst kısmından dışarı çıkmıştı. Genç adamın beyninin sol ön kısmı, prefrontal korteks büyük ölçüde harap olmuştu.
Phineas Gage, yaralanmadan ileri gelen enfeksiyon ve kan kaybına rağmen hayatta kalmayı başardı. Kafatasındaki hasara rağmen 13 yıl daha yaşadı. Ama o, artık başka bir adam olmuştu.
Kazadan önce Gage, duyarlı, zeki ve saygılı bir adam olarak tanınıyordu. Artık saldırgan, düşüncesiz ve kaba bir insandı. Hissedebiliyor, duyabiliyor ve görebiliyordu. Sol gözü alınmış olsa da, diğer organları görevini yerine getiriyordu. Eklem veya dil felci yoktu. Düzgün yürüyordu. Ellerini eskisi gibi kullanabiliyordu. Rahatça konuşabiliyordu.
Gage bir daha patlayıcı uzmanı olarak iş bulamadı. At çiftliklerinde çalıştı. Oradan kovuldu. Bir süre posta sürücüsü olarak çalıştı. Panayırlara katıldı ve demir çubuğu ile sergilendiği bir müzede yer aldı. Şili'de bir süre yaşadı. 1860 yılında San Fransisco'ya döndüğünde, kentin karanlık sokaklarına düştü. Epilepsi nöbetleri geçirmeye başladı.
Phineas Gage 38 yaşında öldü ve yanından hiç ayırmadığı demirçubuğu ile birlikte gömüldü. Kazayı büyük puntolarla veren gazeteler, Phineas'ın ölümü hakkında bir tek satır bile yazmadılar.
MÜZEDE BİR KAFATASI
Bugün, Harvard Üniversitesi'nin müzesinde bir kafatası bulunuyor. Bu, 1848 yılındaki korkunç kazadan sonra hayatta kalmayı başaran Gage'in hasarlı kafatası. Gage'in kafatası dün olduğu gibi bugün de bilimin zihnini kurcalamakta.
Gage olayını inceleyen sinirbilimciler, şu soruları sordular: Gage'in yaşamı neden bu kadar kötüleşmişti? Yaşamın kurallarına ilişkin tüm değerleri kaybeden Gage, yalan söylüyor ve aldatıyordu. Kontrolsüz öfke patlamaları yaşıyor; kavga ediyordu. Sorumluluk duygusu nedir bilmiyordu. Peki ne olmuştu? Dürüst bir adam nasıl olup da bozuk karakterli birine dönüşmüştü? Bütün bunlara beynindeki hasar mı neden olmuştu? Eğer öyleyse, insan beyninde, ahlak için biyolojik bir merkez mi bulunmaktaydı? Bir kişinin iyi ya da kötü davranıp davranmayacağını bu merkez mi belirliyordu?
Sinirbilimci Antonio ve Hanna Damasio, Gage'in kafatasını inceledikten sonra şu kanıya vardılar: Beynindeki önemli insani özelliklerden sorumlu parçalar hasar görmüştü. Geleceği tahmin etme ve bunu sosyal bir çevreye uygun olarak planlama gibi yeteneklerden sorumlu olan bir beyin alanı, burnun ve alnın arkasında yer alan "ventromedial bölge" zarar görmüştü. Gage'in düşünme, hissetme, karar verme ve duyumsama durumlarından sorumlu olan beyin bölgesi kaza sırasında aldığı hasar nedeniyle düzgün işlemiyordu.
Damasiolar'ın bulguları, daha sonra birçok hayvan deneyinde doğrulandı. Ventromedial bölge, duyguların işlendiği, düşüncelerin biçimlendiği ve kararların biraraya getirildiği, beynin hayati bir bölümü olarak saptandı.
Peki ventromedial bölgenin, ahlaki kararların yönetildiği bir merkez olduğu söylenebilir miydi? İnsan beyninde, ahlaktan sorumlu biyolojik bir merkez mi keşfedilmişti? Bir kişinin iyi ya da kötü davranıp davranmayacağını bu merkez mi belirliyordu?
Bugün sinirbilimciler, ahlaki kararlardan ve davranışlardan, çok çeşitli beyin bölgelerinin sorumlu olduğunu ve sürecin tam olarak nasıl işlediğini söylemenin oldukça zor olduğunu biliyorlar. Beyinde, ahlaki duygulardan sorumlu tek bir özel merkez olduğu düşünülmüyor. Daha çok sözkonusu olan, çeşitli alanların oldukça karmaşık bir ağı.
1848 yılında, demiryolu inşaatında yaşanan bir patlamada, hayatı kalıcı bir şekilde değişen ve sefalet içinde de olsa, 38 yaşına kadar yaşamını sürdüren Gage; geçirdiği kazanın, insan davranışlarının biyolojik temelleriyle ilgili araştırmalara tarihsel bir başlangıç olacağını elbette düşünemezdi. Bugün Gage, beynindeki büyük hasara rağmen şaşırtcı bir şekilde hayatta kalabilen ve bilim dünyasında çok güçlü etkiler bırakan bir adam olarak anılıyor. Onun talihsizliği, 150 yıl sonra bile hala bir anlam taşıyor.
KAYNAKLAR
Precht, R.D. (2010). Ben Kimim Öyleyse Kaç Kişiyim? (Çev: Firuzan Gürbüz). İstanbul: Pegasus Yayınları.
Winston, R.(2010). İnsan İçgüdüsü (Çev: Sinan Köseoğlu). İstanbul: Say Yayınları.
Psk Emir Emre Doğan